Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Kurumsal Yönetim ve Sürdürülebilirlik Paneline Ev Sahipliği Yaptı
Manisa Ticaret ve Sanayi Odası, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin düzenlediği Anadolu Panelleri kapsamında “Kurumsal Yönetim ve Sürdürülebilirlik” paneline ev sahipliği yaptı.
Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin düzenlediği ve Manisa TSO’nun ev sahipliğinde Manisa’da “Kurumsal Yönetim ve Sürdürülebilirlik” konulu panel düzenlendi. İş dünyasından çok sayıda katılımcının bir araya geldiği panelin açılış konuşmasını yapan Manisa TSO Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, “Yıl dönümü olan 6 Şubat depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum” dedi. Bir hafta sonra anacağımız depremden, yaralılara acil şifalar, milletimize başsağlığı diliyorum.Depremden bir anda bu kadar derin bir konuya girmemin nedeni, bahsedilenlerin bugünkü toplantımızla da alakalı olmasıdır. Anlatmaya çalıştığım konu şu; afetler, doğal afetler, iklim değişiklikleri, küresel ısınma, depremler, savaşlar bu topraklarda zaten yaşandı, bundan sonra da yaşanmaya devam edecek, sorun biziz, ne kadar hazırız? Bunlar için mi? Bütün bunlara rağmen nasıl ayakta kalabiliriz? Ülke olarak, toplum olarak, şirket olarak, birey olarak nasıl bir üretim ve yaşam tarzına sahip olmalıyız? Ve tabi ki nasıl bir ekonomiye sahip olmalıyız? Kısaca , “hayatta kalan” terimi hayatta kalma olarak bilinmektedir. “Böyle olmak için ne yapmalıyız? Daha az iniş çıkışlı, krizlere destek veren sürdürülebilir bir yaşam mümkün mü? Cevap ‘evet mümkün’. Bunu bizden önceki insanlar başardı, biz de başarabiliriz. Bunu başarmanın çok kolay dört kuralı var: “Adil”, “şeffaf”, “hesap verebilir” ve “sorumlu” bir üretim tarzına sahip olmak. Mesela AB yeşil anlaşması çerçevesinde yeşil üretimi hedeflememiz gerekiyor. İşletmeler olarak bu anlaşmaya uygun üretim yaparken üretim faktörlerinin “karbon ayak izi” ve “su ayak izi”ne dikkat etmemiz gerekiyor. Üretim yaparken çevreye, suya, havaya ve insanımıza zarar vermemeliyiz. başkalarının can ve haklarını korumak, yaşadığımız çevrenin tüm paydaşlarıyla açık ve adil bir bağlantı sistemi kurmamız gerekiyor. “Köşeyi dönelim, gerisi önemli değil” yaklaşımını bir kenara bırakmak gerekiyor. Sadece gerektiğinde değil, her zaman ve sürekli olarak tüm paydaşlara açık ve anlaşılır raporlar sunmamız gerekiyor. Bu anlamda “sürdürülebilirlik raporlaması” ve “entegre raporlama”nın yaygınlaştırılıp zorunlu hale getirilmesine yönelik çalışmaların hızlandırılması gerekiyor. Başka bir deyişle, yalnızca bir grup değil, tüm oyuncular sorumlu olmalıdır. Yaptım, bitti, bu yaklaşımların bugün yeri yok. Ve son olarak, eylemlerimizden sorumlu olmamız gerekiyor. “Bugün artık AB ülkeleri firmalarımızdan yeşil üretim raporları talep ediyor” dedi.
Başkan Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı: “Ülke ve şirket olarak bu gelişmelere göre hareket etmemiz gerekiyor. Yeşil ekonomi hayali çok uzak bir konu değil, olursa olur, olur.” Zorunlu. Kapımızda ve ne kadar hazırız? Açıkçası endişelerim var. Sürdürülebilirse, yenilenebilir ve çevreye uyumlu ürünler üretebilirsek hayatta kalırız. Yapamazsak başta AB olmak üzere pazarları kaybederiz. Bu o kadar uzak bir gelecekte olmayacak, yakında olacak. Rakiplerimiz zaten AB anlaşmasına karşı kendi yeşil dönüşüm planlarını uygulamaya başladılar. Çin bu konuda çok hızlı çalışıyor. Bildiğiniz gibi AB yeşil anlaşması Yeşil ekonomiyi zorunlu kılıyor. Su ayak izi, karbon ayak izi, enerji verimliliği gibi yükümlülükleri her an üzerimize getiriyor. Anlaşmayı uygulamak kolay değil ama başka seçeneğimiz de yok. Klasik bir bakış açısıdır. “Her kriz bir fırsat olabilir.” Yeşil dönüşüme yönelik sarf edilecek her çaba ekonomimizi rekabetçi kılmaktadır. Gümrük birliğine girmek gibi yeşil anlaşma da bize ekonomimizi bir bütün olarak geliştirme fırsatı verebilir. Türkiye bu dönüşümü gerçekleştirebilecek güce sahiptir. Ancak bu konuda daha hızlı hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum.”
Açılış konuşmalarının ardından panelistler tarafından katılımcılara sunumlar yapıldı. -MANİSA